Araştırmacılar, dildeki tatlı tadı algılayan özel reseptörün üç boyutlu yapısını ilk kez yüksek çözünürlükle haritalandırdı.
Araştırma ekibine liderlik eden doktora sonrası araştırmacı Dr. Juen Zhang, bu bulgunun obeziteyle mücadelede kritik bir adım olabileceğini vurguladı. Şekerin sağlık üzerindeki etkisinin göz ardı edilemeyecek kadar büyük olduğunu belirten Zhang, günümüzde kullanılan yapay tatlandırıcıların istenilen etkiyi yaratmadığını, çünkü bu maddelerin tatlı reseptörünün yapısı tam olarak anlaşılmadan geliştirildiğini ifade etti.
Tatlıya duyarlılık kişiden kişiye değişiyor
Araştırma, tatlı reseptörünün “sinekkapan” benzeri bir yapıya sahip olduğunu ortaya koydu. Özellikle "bağlanma cebi" olarak tanımlanan bölümün, bireyler arasındaki tatlı hassasiyeti farklılıklarının nedeni olabileceği düşünülüyor. Columbia Üniversitesi Zuckerman Enstitüsü’nden baş araştırmacı Dr. Anthony Fitzpatrick, bu yapının tanımlanmasının yeni nesil tatlandırıcılar geliştirme yolunda büyük önem taşıdığını ifade etti.
Üç yıl süren çalışmada kriyo-elektron mikroskobu kullanılarak reseptörün detaylı yapısı incelendi. Araştırmacılar, tatlı reseptörlerinin sadece ağızda değil, vücudun başka bölgelerinde de bulunduğunu ve bu nedenle elde edilen yapısal verilerin metabolizma üzerine yapılan diğer araştırmalarla da ilişkilendirilebileceğini belirtti.
Obeziteyle mücadelede yeni umut
ABD’de her beş çocuktan birini ve her beş yetişkinden ikisini etkileyen obezite, aşırı şeker tüketimiyle yakından ilişkilendiriliyor. Tatlı krizlerinin biyolojik temelinin ortaya konması, bu bağımlılık benzeri dürtüyle mücadele etmek adına yeni moleküllerin ve daha etkili tatlandırıcıların geliştirilmesinin önünü açabilir.
Çalışmada görev alan araştırma teknisyeni Andrew Chang, “Bilimsel bilgimizi sadece merak için değil, aynı zamanda insanlara doğrudan yardım edebilmek için geliştiriyoruz” ifadelerini kullandı.