Şehrin Nabzı

“Başkanların Nabzı” programında bu hafta Kazım Kurt ile çok şey konuştuk.

Gündemin hızına yetişmek zordu ama programın sonunda sorduğum o “özel” sorunun, sohbetin en derin anı olacağını tahmin etmiştim.

Siyasetçi dediğiniz sadece yol, park, kaldırım konuşmaz.

Bazen yediği kazığı, gördüğü ihaneti de anlatır.

Ama mesele onu nasıl anlattığıdır.

***

Kendisine yönelttiğim “Sizi en zorlayan anlar nelerdi? Vefasızlık gördünüz mü?” sorusuna verdiği cevap tam bir siyaset felsefesi gibiydi aslında.

Cümleleri öyle ölçülü, öyle yerli yerindeydi ki; sanki bu sözler kırgın bir siyasetçinin değil, hayata dışarıdan bakan bir bilgenin ağzından çıkmış gibiydi.

“Siyaset insanla yapılır. Çok insanla yaptığınızda çok ihanet de görürsünüz, çok dostluk da…”

İşte bu cümle, siyasi hayatın kısa özeti gibi. Ne eksik, ne fazla.

***

Kazım Kurt’un en çok hoşuma giden yaklaşımı ise şu oldu:

“İhanet görürüm, ders alırım. Kin tutmam. Pazar kongre biter, pazartesi yeni bir dünya kurulur.”

Bu sözler öylesine söylenmiş değil. Yaşanmışlığın, yorgun ama inatçı bir mücadelecinin kelimelere dökülmüş hali.

Kazım Kurt, dostunu da tanıyor, düşmanını da.

Ama düşmanını karalayıp dostunu abartmıyor.

Tavrını net koyuyor ama kişisel kin üzerinden siyaset yapmıyor.

Bugün Türkiye'de siyasetin temel açmazı tam da bu değil mi?

Birbirini bitirme hırsı, düşman gibi bakma, eleştireni ihanetle yaftalama…

Kazım Kurt bunu yapmıyor. “Seni destekliyorum” deyip sandıkta başka isme oy verenin ihanetiyle ilgili söyledikleri, siyasetin kirli oyunlarını nasıl göğüslediğini gösteriyor:

“İhanet şudur: Sandıkta sözünü tutmamaktır. Ama bu da çabuk anlaşılır. Kimse gizli kalacağını sanmasın.”

Evet, kalmaz. Siyasette kimin nerede durduğunu zaman ortaya çıkarır.

Ve Kazım Kurt’a göre bu da yeterlidir.

Kin tutmaz, hesap biriktirmez, defteri kapatır.

Yeniden kurar düzeni. İşte bu nedenledir ki “partililer beni sever” diyor.

Çünkü uzun boylu kırgınlık yaşamıyor.

***

Bu bölümde dikkatimi çeken başka bir şey daha vardı: “Karadenizli idama giderken ‘bu bana ders olsun’ demiş ya… Ben de öyle bakıyorum.”

Belki de bu yüzden ısrarla “Kazım Kurt’un tarzı” deniyor.

O tarz; hesapçı değil, hesap sormayı da bilmiyor değil. Ama öfke ile değil, hukukla, hakla ve vicdanla soruyor.

Siyaset dediğiniz şey, gerçekten de “sabır, olgunluk ve düzgünlük” işi.

Kazım Kurt’un bu sözü, belki de bu yazının son sözü olmalı:

“Siyaset sabır işidir, olgunluk işidir, düzgün adam işidir.”

Şimdi dönüp bakalım… Bugünün siyasetinde bu üç özellikten kaçı var?

Ve daha önemlisi; hangisine ne kadar ihtiyaç var?
Kazım Kurt Başkanların Nabzı